Yaratıcılık Ekonomisi — Web 3.0

Vincent Van Gogh, eserlerini sergileyecek tek bir galeri bulamamıştı. 900’den fazla tablosundan sadece birini satmayı başardı ve 1890’da henüz 37 yaşındayken yoksulluk içinde öldü. 2017’de Van Gogh’un son tablosu olan “Tarladaki İşçi” New York’ta 81 milyon dolara satıldı.

Yaratıcılık gücüne sahip pek çok insan, yaratıcılıklarından ve hizmetlerinden para kazanmak için büyük mücadeleler verdi. Bir film yapımcısıysanız, filmlerinizi dağıtmak için bir prodüksiyon şirketine ihtiyacınız vardı. Sanatçıysanız, yapıtlarınızı sergilemek için bir galeriye, müzisyenseniz, plak şirketlerine, yazarsanız, yayınevlerine ihtiyacınız vardı. Çok uzun süre, yaratıcı insanlar için son müşteriye erişme aracıların kontrolündeydi.

Web 2.0’ın ortaya çıkışı, Facebook, YouTube, Instagram, TikTok, Pinterest, Snapchat gibi sosyal platformların doğmasına imkan kıldı. Bu içerik oluşturucu odaklı platformlar, akıllı telefonların ve mobil verilerin düşen maliyetleriyle birleştiğinde, ilk nesil içerik oluşturucuların fark edilmesini sağladı. Yaratan insanların, niş alanlarda bile son derece sadık takipçi toplulukları oluşturmaya başladı.

Son birkaç yıl, birçok yaratıcının yükselişine tanık olduk. Pandemi dönemi de online sistemlerin benimsenmesini ve içerik tüketimini artırdı. Diğer yandan, insanlar ek gelir kaynakları kazanmanın yollarını keşfetmeye başladılar.

Yemek tarifleri vererek, makyaj yöntemlerini anlatarak, çiçek aranjmanları sergileyerek, video oyunları oynayarak, komik videolar oluşturarak veya ülke gündemini yorumlayarak, bir izleyici kitlesi oluşturabilir ve geçiminizi bununla sağlayabilirsiniz. Bir zamanlar sadece “yan iş” olarak kabul edilen şeyler, şimdi tam zamanlı bir işe dönüştürülebilir, durumda.

Artık nerede olduğunuz, hangi işi yaptığınız veya hangi dili konuştuğunuz önemli değil. Yaratıcı ekonomi, ilk kez üreten ile tüketeni bir Web portalında buluşturdu. Bu platformlar, eski aracılara göre çok büyük avantajlar sundu. Üreten, hızlıca tüketicisine ulaşabilir hale gelirken, üreticinin ödemesi gereken komisyon oranı sıfıra indi. Tüketici de cüzi rakamlarla veya bazen ücretsiz biçimde üreticiye hızlıca ulaşabilir hale geldi.

Günümüzde Web 2.0 yerini Web 3.0’a bırakmak üzere. Böylece, üretenle tüketen hiç bir aracı olmaksızın bir araya gelecek. Videolarınızı bir video platformuna veya müziğinizi bir podcast sitesine veya yazınızı bir blog sayfasına yazmak da ortadan kalkacak. Hiç aracı olmadan ürettiğinizi, tüketecek olanlara aktarabileceksiniz. Buna en güzel örnek, içerik oluşturucular için ek para kazanma yollarını sağlayan NFT’ler hakkında her geçen gün daha fazla haber alır olduk. En basitinden, İstanbul’un parsellerinin Meta ortamlarda satılıyor olması birilerine para kazandırıyor.

Bu sistemleri saçma ve yanlış bulan pek çok insan olabilir ve fakat dünya genelinde oluşan bu ekonomik hareketlilikten neden bizim ülkemiz fayda sağlamasın? Madem talep var, bizim gençlerimiz de üretsin, yaratsın ve sanal ortamlarda değer sunsunlar. Bu işlerden kazanç elde edip, ülkemize gelir getirsinler.

Bir şeyi beğenmiyor veya görmezden geliyor olmak, o şeyi ortadan kaldırmıyor.

Bu yüzden, ülkemizdeki üniversiteler bu konuya acilen odaklanmalı ve kalifiye insan yetiştirmeye başlamalıdır. Özel sektörün bu konudaki araştırmaları teşvik edilmelidir.

Bakınız: Kısacık bir araştırmayla Hindistan’a ait bu sayfayla karşılaştım.

Bizim bu konuda bir politikamız var mı acaba? Umarım vardır da benim haberim yoktur. Bilen varsa lütfen paylaşsın.

Bu arada, aklıma gelmişken, acaba diyorum, zamanla, Web 3.0 gibi sistemler ülkelerin sınırlarını etkiler mi, akıl dışı politikaları ve politikacıları ortadan kaldırır mı, vergi sistemlerinin, kanunların, cezaların, teşviklerin, eğitim, adalet, güvenlik, sağlık ve en nihayetinde mesleklerimiz gibi konuların yeniden şekillenmesine sebep olur mu?

Bekleyip görebiliriz ve geliştirilen yeni dünyalarda başkalarının koyduğu kurallara göre yaşarız veya çalışıp, yaratabiliriz, başkaları bizim kurallarımıza göre yaşar.

İşini Severek Yapmak ve Değer Katmak

İşimi çok seven bir insanım. Proje Yönetimi, MS Project ve PMP Eğitimi vermekten büyük zevk alıyorum.

Bütün enerjimi de bilgi birikimi farklı kanallardan yaymak için harcıyorum.

Baştan beri neler yaptım diye şöyle bir düşününce uzun bir liste çıkıyor ortaya:

  • Şu anda içinde bulunduğunuz web sitesi: gokremtekir.com,
  • Onlarca eğitim içeriği ve 1000’lerce sayfalık sunum dosyaları
  • “Hayatımız Proje” Adlı 500 sayfalık bir kitap,
  • Udemy.com’da 15 civarında eğitim içeriği,
  • Udemy’de 4 farklı eğitmenin içeriğine destek çalışması ki bu eğitimler de şu anda aktif ve oldukça fazla öğrencisi olan eğitimler.
  • Proje Yönetimi üzerine Podcastlar – Soundcloud.com,
  • Proje Yönetimi Sohbetleri adı altında Youtube.com’da videolar,
  • Linkedin – Twitter – Tumbir üzerinde 100’lerce paylaşım ve etkileşim.
  • Google Classroom ile Online PMP Eğitimleri
  • Quizziz.com üzerinden deneme sınavları – Eğitimlerimde halen kullanıyorum.
  • Patreon.com/projeyonetimi ile videolarımıza aylık üyelik imkanı ve üniversite öğrencilerine Proje Yönetimi konusunda destek çalışmalarına başlayacağız.

Yaptığım ama şu anda aktif olmayanları da saymam gerekirse;

  • Ibooks üzerinden okunabilen Proje Yönetimi kitabı. Türkiye pazarı olmadığı için yayınlayamadım.
  • IOS ve Android ortamında çalışan “GokremTekir” adlı mobil uygulamam. Şu an aktif değil.
  • Eğitmen arkadaşlarıma askere gitmeden önce eğitim içeriklerini anlattığım video kasetlerim. Hala saklarım 2006 yılının ortasında hazırlamıştım.

Bütün bu saydıklarımı yaparken asla bu işten ne kadar kazanırım diye düşünmedim. Sadece yapmak istediğim için yaptım. Her birini yaparken çok büyük zevk aldım. Eğlendim, sonuçlarını görünce (başarısız bile olsa) beni mutlu etti.

Kesinlikle yanlışlarım oldu. Bana zaman ve para kaybettiren pek çok çalışmanın içine girdim fakat her yaptığım işten bir detay öğrendim.

Her şeyden önce aynı hataları tekrar etmemeyi öğrendim.

Yaptıklarım çok mu mükemmel. Tabi ki hayır. Her şeyin mükemmel olması imkansız, zaten. Ama birileri beğenmezse beni ayıplar mı acaba, diye de düşünmedim. Yanlışlarımı yakaladıkça düzeltmeye gayret ediyorum.

Burada vurgulamak istediğim noktaya lütfen dikkat: Ben her sabah bir sınıfa girer, 6-7 saat proje yönetimini (internetten bulduğum sunumlarla) anlatır, daha sonra da hiç bir şey yapmayıp, zamanımı geçirebilirdim. Fakat yaptığım işe değer katmak için ve benim ulaşamadığım insanlar da bilgimden yararlansın diye düşünerek, bilgimi internet ortamına taşımaya gayret ettim. Peki, şimdi çok mu para kazanıyorum? Kesinlikle hayır ama birileri beni dünyanın bir başka köşesinden takip ediyor, mesaj atıyor, bir şeyler soruyor, ben de kendisine yardımcı olduğum an bütün bu uğraşlarıma değdiğini hissediyorum.

Netflix’de “Touch” diye bir dizi vardır. Kendimi oradaki herhangi bir karakter gibi görüyorum, bazen. İzlemenizi kesinlikle tavsiye ederim. (Bütün insanlar bir şekilde birbirlerine bağlılar, aslında)

İşte, genç arkadaşlarımızı getirmek istediğim nokta şudur: “Yaptığım işe nasıl ek değer katabilirim?” diye lütfen düşünün. Bu, çalıştığınız şirketteki işiniz için de olabilir veya bir hobinizi insanlarla paylaşmak da olabilir. Yeter ki zevk alarak yapacağınızdan emin olun. Önceliğiniz para kazanmak olmasın. Bunu yapmaya değer mi, ben bundan ne kazanırım ki diye sorduğunuzda kaybedersiniz çünkü önce siz bir değer üreteceksiniz ki o ürettiğiniz değer daha sonra size para veya zaman olarak geri dönsün.

Gençlerimize bu kadar nasihat vermek yeterli. Bilinçli gençlerimiz kendilerine değer katacak şeylerin zaten farkında. Yeter ki hakları yenmesin, kimse emeklerini çalmaya kalkmasın.

Diğer yandan gençlerimizi daha fazla bilgiyle donatmak ve deneyimlerimizi onlara aktarmak hepimizin sorumluluğundadır.

Ben ve Savaş ŞAKAR, başarılı üniversiteli gençlerimizi Proje Yönetimi, MS Project gibi eğitimlerimize ücretsiz olarak çağırıyoruz fakat tahmin edileceği üzere 2 veya 3 günlük eğitimlerde salon kirası, eğitimen ve doküman masrafları gibi maliyetler ile karşılaşıyoruz. Bu yüzden destek verebildiğimiz öğrenci sayısı da çok yüksek olmuyor.

Eğer siz de bu maliyetler için aşağıdaki link üzerinden gönlünüzden koptuğu kadarıyla destek verirseniz, sizin aracılığınız ile başarılı üniversiteli gençlerimize daha fazla destek vermemiz mümkün olacaktır.


Sosyal sorumluluk projemize katılmak ister misiniz? www.patreon.com/projeyonetimi

Buradan elde edilen gelirin tamamını üniversite öğrencilerine Proje Yönetimi ve Microsoft Project eğitimlerimizi ücretsiz sunmak amacıyla kullanacağız ve destek verenlere düzenli olarak bilgi vereceğiz.

Hızlı Not Alma Yazılımı

Yine Ipad kullanıcıları için iki adet yazılımdan bahsetmek istiyorum. Bence bu iki yazılım da proje yöneticilerinin eli-kulağı olacak nitelikte…

Birincisi UPAD: Ben el yazısını, klavye yazısına tercih eden birisiyim ve notlarımı olabildiğince el yazımla almaya önem veririm. Belki de elimle yazdığımda daha akılda kalıcı olduğunu düşündüğüm içindir. Bugüne kadar çok fazla yazılım denedim ama UPAD’den daha iyisini görmedim.

İster düz kağıda yazın, ister bir pdf dosyasını aktarıp, dosya üzerinde notlar alın, isterseniz bir resim üzerinde notlar tutun. Çok başarılı bir uygulama…

İkincisi Evernote: Yine çok hızlı notlar alabileceğiniz, fakat klavye yazısını destekleyen bir uygulama… Özellikle  ben bu yazılımı, garanti belgeri, faturalar, dekontlar, önemli fişler, vergi borçlarının dekontlarını arşivlemede kullanıyorum. Notlarınıza anahtar kelimeler (tag) atayabiliyorsunuz.

Notları belirli kategorilere göre ayırıp, bu belgeleri ilgili kişilerle de paylaşıma açabiliyorum.

2012 Yılı – İKG ve Ben

2012 Yılının sonuna geldik.

Bu sene ne yaptık diye bakınca İKG olarak, 85 adet açık kurs, 176 adet Kuruma Özel eğitim gerçekleştirmişiz.

Ben ise tek başıma 10 adet açık kurs, 43 adet Kuruma Özel eğitim gerçekleştirmişim.

Sırf benim eğitimlerime katılan kişi sayısı 630…

54 adet Blog Yazısı yazmışım….

projeyonetimi.com sitemize 47.146 tekil ziyeretçi,

gokremtekir.com siteme ise 37.103 tekil ziyaretçi uğramış. (iki site için de Google’da vb reklam yapmadan)

Yine bu sene içinde 9 sınıftan oluşan Turkuaz Toplantı Salonlarını devreye aldık. http://www.turkuaztoplanti.com sitesini hayata geçirdik.

Eğitmen kadromuza 5 arkadaşımız daha,

İKG ve Turkuaz Toplantı salonlarımızın idaresi içinse  7 arkadaşımız daha aramıza katıldı.

Her sene Ocak ayında “Geçen sene yaptıklarımız” diye paylaştığım yazıyı biraz erken paylaşmak ve “açık ara fark nasıl oluyormuş”, daha net belli olsun istedim.

 

Steve Jobs

Bir şeyi çok istediğinizde ama gerçekten çok istediğinizde hatta tutkunuz haline geldiğinde, elinizden gelen tüm gayreti gösteririsiniz ve sonucunda başarılı olursunuz. Bunun hazzı paha biçilmezdir. Peki ya tutkunuz “Dünyayı Değiştirmek” olsaydı, yine başarılı olabilr miydiniz?

Kim ne derse desin tutkuların peşinden gitmek, çevresini etkilemek, insanları inandırmak ve hedefe doğru yönlendirmek: Steve Jobs.

Steve Jobs’un hayatını anlatan kitabı okumanızı tavsiye ediyorum.

Bir şirkette birimler arasında koordinasyon eksiklikleri yaşıyorsanız, bu kitabı okuyun. Bildiğini, inandığını dosdoğru söylemenin avantaj ve dezavantajlarını görün. Yaptığınız işi baştan sona bir bütün halinde düşünmenin önemini görün. Yapmış olmak için değil, mükemmel yapmak için verilen uğraşın yarattığı değeri bu kitapta okuyun.

ve “bir şey daha”

Sağlığın hiç bir şeyden önemli olmadığını, olamayacağını bu kitap sayesinde bir kez daha hatırlayın.

Kaptan William Bligh

Popüler kültür William Bligh’ı mürettebatına işkence eden, gaddar ve sadist bir kaptan olarak gösterir. Komuta ettiği ikinci geminin mürettebatının da isyan etmesi, New South Wales kolonisinin başındayken de bir isyan çıkması, kaptanla ilgili bu inancı daha da güçlendirmiştir. Kaptan Cook’un keşif gezilerine olan katkıları, Bounty’yle yaptığı 3.600 millik seyahat ve Fiji adalarının keşfi gibi başarıları da göz ardı edilir.

Kaptan William Bligh, Bounty’nin İngiltere’den Tahiti’ye yaptığı yolculukla sonsuza dek hatırlanacaktır. Bu yolculuğun amacı, kolonilerdeki köle sahiplerine zenci kölelerin yemeleri için ucuz ve besleyici ekmek yapmakta kullanılmak üzere bitki tohumları götürmekti. Sağlık koşullarının kötülüğü, ağır disiplin ve mantıksız çalışma saatleri mürettebatın Fletcher Christian liderliğinde ayaklanmasına neden olmuştur. Eğer hakkında söylenenlere inanılırsa Bligh için hak ettiğini bulmuş da denilebilir.

Gerçeklere daha yakından bakılacak olursa, bunun pek de doğru olmadığı görülecektir.

Majestelerinin gemilerinde yaşam 18. yüzyılda çocuk oyuncağı değildir. Yeterli gıda olmaması normal, hastalıklar yaygındı. Sıkı disiplin her gemide vardı ve cezaların sertliği üç aşamalıydı: Bir düzine kırbaç, elli kırbaç ve iki yüz kırbaç. Üçüncüsü ölümcül bir cezaydı. Gemide kadın olmaması, tehlikeli sular, acemi denizciler işi zorlaştırıyordu. Bu şartlarda tabii ki sert disiplin kuralları uygulanacaktı.

Bounty’nin yolculuğu aslında sıra dışıydı, çünkü hemen hiç ciddi bir sorun görünmüyordu. Kayıtlara göre tek bir hastalık vakası bile görülmemişti. Kabul edilmeli ki, Bligh zamanının en iyi kaptanlarından biriydi. Denizdeki koşullar ne olursa olsun, mürettebatını hayatta tutabilecek yeteneğe sahipti. Kırbaçlama olaylarına gelince, o zamanlar bu yöntem hemen hemen her gemide kullanılırdı. Kayıtlara göre Tahiti’den ayrılana dek gemide bir sorun görülmemişti.

Bligh böyle bir yolculuğun normal yolculuklardan daha stresli olduğunu biliyordu. Kaptan Cook ile çıktığı seferlerden deneyimliydi. Bu zorlu seferde ise tayfalarının pek üzerine gitmemeye karar verdi. Ancak güvenlik ve görevin başarılmasının tehlikeye girdiği durumlarda sertleşebilirdi. Bligh bir kaptan ve mürettebatı arasındaki sosyal uzaklığı da aşmıştı. Gemi yönetiminde olmayan mürettebat da zaman zaman kaptanla yemeğe davet edilirdi. Gemi mürettebatında bir muhasebeci olmadığından kaptan bu işi de yapardı ve istediklerine fazladan para verirdi. Nihayet geminin Tahiti’de geçirdiği beş ay sona ermişti. Beş ay bir gemi için uzun bir süreydi ancak Bligh mürettebatın sakinleşebilmesi için süreyi uzun tutmuştu.

Bu faktörlerin tümü bir araya geldiğinde Bligh’in gemi yönetimi işini çok gevşek tuttuğunu söylemek bile mümkün. Kaptanın bu yumuşaklığı, her zaman sert muamele görmeye alışık ve bu beklenti içinde olan gemicilerin ona karşı saygısının azalmasına neden oldu. Böyle bir adamın kaptanlık görevlerini yerine getirip getirmeyeceğinden bile şüphe duyulmaya başlandı. Tahiti’ye kadar mürettebat çok iyi bir iş çıkarmıştı. Tahiti’de ise sanki cennetteydiler.

Yolculuğun devam eden ayağında mürettebat, kolay bir yolculuk ve uzun bir tatilden sonra fazla rahatlamıştı. Taşıdıkları yük yüzünden kendilerine kalacak yer azalmış olan gemiciler, biraz da şımarıklık nedeniyle isyan etti. Liderler, daha önce kırbaçlananlarla kaptana ve gemiye borçlanmış olanlardı.

Bligh’ın iyi bir adam olması ve adamlarını gözetmesi geri tepti ve ayaklanmaya neden oldu. Daha sonra resmi bir araştırma yapıldı ve Bligh’ın ayaklanmada hiçbir suçu olmadığına karar verildi. Ancak adamlarını aşağılayıcı sözler ettiği kabul edildi.

Bligh adamlarını gözetmeyip alıştıkları gibi davransaydı, gemisinin kontrolünü kaybetmez ve görevi başarıyla tamamlardı.

 

Google Aramalarında 3. Sıradayım

Elimden geldiğince her ay ortalama 7-8 adet yazı yazmaya çalışıyorum. Ülkemizde Proje Yönetimi mantığının daha fazla yaygınlaşması için olabildiğince pratik ve anlaşılabilir olmasına gayret ediyorum.

Bu ay itibariyle siteme  4.000 yakın ziyaret gerçekleşmiş ki son iki aydır ortalama 3.000 kişiydi ve hatta sitemde ortalama geçirdikleri süre 2,5 dakika civarında.

Bu değerler sayesinde artık Google Aramasında “Proje Yönetimi” diye yazıldığında 3. sırada yer almaktan çok büyük mutluluk duydum.

Diğer terimlere de baktığımda sitemin performansı aşağıdaki gibi çıktı.

Örneğin

“ms project” araştırınca 7-8.sırada çıkıyorum. “pmp sınavı” yazınca aynı şekilde

“pmp türkçe” yazınca 2.sıra

“pmbok türkçe” yazınca 5.sıra

Proje Yönetimini merak edip de siteme yolu düşen ve sitemde vakit geçiren herkese teşekkürler.

 

Paydaş Dediğin…

9 kadinin 1 bebegi 1 ayda dogurabilecegini soyleyen kişiye PROJE MUDURU denir

 

1 bebegin 18 ayda ancak dogacagini soyleyen kişiye PROJE GELIŞTIRME MUDURU denir

 

Tek bir kadinin 1 ayda 9 bebek dogurabilecegini soyleyen kişiye PLANLAMA MUDURU denir

 

Bebegin uretim şeklinin ille de yanli$ oldugunu soyleyen kişiye KALITE MUDURU denir

 

Dunyada hic kadin ve erkek kalmasa o bebegi kendinin doguracagini soyleyen kişiye PAZARLAMA MUDURU denir

 

Bebek falan istemedigini soyleyen kişiye MUŞTERI denir

 

-Ya İŞÇi KiMDiR-

 

Blog Sayfam 2 Yaşında

Bloguma gösterdiğiniz ilgiden dolayı çok teşekkür ederim.

Aslında 29 Kasım 2009 yılından itibaren yazmaya başlamıştım fakat istatistikleri 11.Ocak 2010’dan itibaren tutmaya başladığım için Blogumun Doğum gününü bugün olarak kabul ediyorum.

İlk yazmaya başladığımda “ne yazabilirim ki” diye düşünmüştüm. Bugün itibariyle toplam 309 yazı yayınladığımı görüyorum.

Yazılarıma bırakılan 129 yorum beni daha da teşvik ediyor. Bugüne kadar 42.290 ziyaretçiye ulaşmak da beni çok mutlu ediyor. Eğer yazdıklarımın biraz olsun projelerin yönetilmesine olumlu katkısı oluyorsa, ne mutlu bana…

Geçen sene de yayınlamıştım, bu sene de aşağıdaki istatistikleri paylaşmak istedim.